Mustafa Kemal Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Ders Materyal Ve Notları

Sponsor

23 Şubat 2013 Cumartesi

Linux Dağıtımlarını Kullanmak: Artıları ve Eksileri

Posted by samgar at 19:20 0 Comments

Linux Dağıtımlarını Kullanmak: Artıları ve Eksileri

Kullanım oranı çok büyük olmasa da, Linux dağıtımları halen büyük şirketlerin çıkardığı işletim sistemlerine iyi bir alternatif olmaya devam ediyor. Kullananlar zaten artılarının ve eksilerinin farkındadır ancak bu yazı daha önce herhangi bir Linux dağıtımı kullanmamış olan bilgisayar kullanıcılarına bir fikir verebilir diye düşünüyorum. İnsanlar “Linux iyidir.” ya da “Linux kötüdür.” diyor ama kim haklı? Daha doğrusu haklılar mı?
Kullananlar zaten artılarının ve eksilerinin farkındadır ancak bu yazı daha önce herhangi bir Linux dağıtımı kullanmamış olan bilgisayar kullanıcılarına bir fikir verebilir diye düşünüyorum. İnsanlar “Linux iyidir.” ya da “Linux kötüdür.” diyor ama kim haklı? Daha doğrusu haklılar mı?

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bir işletim sistemi için kesin olarak iyi ya da kesin olarak kötü denilemez. Herkesin ihtiyaçları farklı ve bir kullanıcının hoşuna giden özelliklerin herkes için işe yarar olması beklenemez. Yine de her sistemin öne çıkan bazı özelliklerinin olduğu da kesin. Bu nedenle ben de bir son kullanıcı olarak kendi bakış açımla Linux tabanlı dağıtımların artılarını ve eksilerini başlıklar halinde inceleyeceğim. Umarım işinize yarar.


Not: Yazının içindeki görsellerin büyük hallerini görmek için üzerlerine tıklayın.

Hız:

Linux dağıtımlarında öne çıkan özelliklerden biridir hız. Özellikle son zamanlarda Ubuntu gibi bazı dağıtımlarda bilgisayarın kapanma süresi 4-5 saniyeye kadar inmiş durumda. Açılma süresi bundan biraz daha fazla sürse de yine de Windows ile karşılaştırıldığı zaman farkı açıkça görülebilir.

Bunun en önemli nedenlerinden biri; bilgisayar açılırken, arka planda bir dolu programın da işletim sistemi ile birlikte açılmaması. Linux üzerinde hem anti-virüs’ler vb tarzı koruma programlarına ihtiyaç duyulmuyor, hem de yüklenen programlar varsayılan olarak işletim sistemi ile başlatılmıyor. Windows da ilk kurulumdan sonra böyle olmasına rağmen yeni yazılımlar yüklendikçe yavaşlama da kaçınılmaz oluyor. Elbet bu engellenebilir ancak ekstra işlemler yapmak gerekir.

Güvenlik:

“Windows mu Linux mu?” tartışmalarında Linux’un -haklı olarak- en büyük kozu budur. Zira günümüzde ; Linux için göze çarpan virüs sayısı onüçtür. Elbette bunun en önemli nedenlerinden biri kullanım oranları; ancak son kullanıcıyı nedenler değil, sonuçlar ilgilendireceğinden bunun bir artı olduğunu söyleyebilirim. 

Güvenlik konusunda bir diğer önemli husus da; herhangi bir açık bulunduğunda Linux gönüllülerinin -açık kaynağın nimetlerinden de faydalanarak- buna hemen müdahale edebilmesidir. Yani bir açık farkedilince; açığı kullanmak isteyen kötü niyetli insanlar ile birlikte, bunları düzeltmeye çalışan pek çok insan da anında harekete geçebiliyor ve bu da son kullanıcıya güvenlik yamalarının daha hızlı ulaşmasını sağlıyor. Aynı durumdaki diğer işletim sistemi kullanıcıları ise; güvenlik yaması için sistemin bağlı olduğu şirketin ya da güvenlik yazılımı firmalarının önlem almasını beklemek zorunda.

Windows’ta da virüslerden korunmak mümkün ancak bunun için lisansı çok da ucuz olmayan anti-virüs, güvenlik duvarı vb yazılımlar, biraz bilgisayar bilgisi ve biraz da şans gerekiyor.

Son olarak; güvenlik endişesi ile Windows’a yüklenilen tüm bu güvenlik programlarının bilgisayar hızına da direkt etki ettiğini ve bilgisayarı yavaşlattığını unutmamak lazım.


Kullanım kolaylığı:

Belki de en çok önyargı ile yaklaşılan konulardan biri kullanım kolaylığı (ya da zorluğu). Bu artık kulaktan kulağa yayılan bir efsane haline gelmiş durumda ve halen çoğu kişinin gözünde “Linux dağıtımlarını kullanmak = devamlı kodlarla uğraşmak”. Etrafınızda Linux dağıtımlarını eleştirirken “Müziklerimi bile açamadım.” , “Hiçbir şeyin yerini bulamadım.” ya da “Fotoğraflarıma bakmak için bile kod yazmam gerekti.” diyen insanlar görmüşsünüzdür. Size çok net olarak şunu tavsiye edebilirim: Kendiniz denemeden her söylenene inanmayın…

İlk olarak görünüm özellikleri ve genel kullanım alanındaki eleştirilere, başlığın son paragrafında ise teknik eleştirilere değineceğim.

Öncelikle; Linux dağıtımlarının Windows olmadığı ve Windows ile birebir benzemek gibi bir derdinin de olmadığını (bazıları hariç) aklınızın bir köşesinde bulundurmanız lazım. Nasıl ki Mac OS X farklı bir sistemse ve kendine has bir kullanıma sahipse Linux dağıtımları da böyledir. Burada “kullanım zorluğu”ndan değil; “kullanım alışkanlıkları”ndan bahsetmek daha doğru olur. Eğer görünüm kaynaklı çekinceleriniz var ise; görünümü Windows ile benzer dağıtımlar da piyasada mevcut. Buna “Seçenekler” başlığında da değineceğim.

Pek çok kişinin sandığı gibi; bilgisayarınıza bir Linux dağıtımı kurduğunuzda -eğer donanımsal bir uyumsuzluk yok ise- herhangi bir işlemi (müzik dinlemek, internete girmek, film izlemek vs) yapmak için kod girmenize gerek yok. Elbet tüm işlerini kod yazarak halletmek isteyenler için de dağıtımlar var ancak ben genel olarak konuşuyorum. Bu aşamada seçtiğiniz dağıtım da önem kazanıyor. Kodlarla uğraşmak istemeyenlere tavsiyem; Linux Mint ve Ubuntu gibi görece daha fazla kullanıcı dostu dağıtımlara yönelmeniz yönünde.

Linux Mint, Ubuntu gibi popüler dağıtımları kullandığınızda işe yarar codec’leri kurulum aşamasında kolayca yükleyebiliyorsunuz ve yukarıda bahsettiğim; film izlemek, müzik dinlemek vs işlemler için ekstra bir şey yapmanız gerekmiyor.

Program kurulumu için yine Linux Mint, Ubuntu vb popüler dağıtımlarda bulunan “Software Center” (Yazılım Merkezi) ile tüm programlar listelenebiliyor, hakkındaki yorumlar okunup ekran görüntülerine bakılabiliyor ve tek tıklama ile yüklenip tek tıklama ile kaldırılabiliyor.

Yukarıdakiler sadece ufak örnekler. Çok muhtemeldir ki; 2-3 ay Gnome 3 masaüstü ortamına sahip bir dağıtım kullandıktan sonra Windows’u açtığınızda; her pencere arası geçiş yapmanız gerektiğinde fare imlecini ekranın sol üst köşesine götürecek ve daha sonra “Doğru ya, Windows’tayım. Böyle bir kolaylık niye bunda da yok ki…” diyeceksiniz. Bu nasıl ki sadece alışkanlıklarla ilgili olup, Windows’u çok zor ve kullanışsız bir işletim sistemi yapmıyorsa; sırf alışkanlıklarından biraz daha farklı diye “Linux görünümü Windows gibi değil. O yüzden de kullanmak çok zor” demek de Linux dağıtımlarının alışılması zor ve kullanışsız olduğu anlamına gelmiyor. Sonuçta Windows 8 de Metro arayüzü gibi tamamen farklı bir görünüm ile çıkacak ve “kullanım alışkanlığı” diyenlerin %99′u 5 yıl kadar sonra bu arayüzü kullanmaya başlamış olacak. Burada tabii ki zevk meselesi de işin içine giriyor ve sadece duyduklarıyla hareket edenler aslında başkalarının zevklerine göre hareket etmiş oluyor. 

Görünüm olarak değil de; teknik konularda eleştiri yapanların haklılık payı olduğunu inkar edemem. Çok fazla seçenek olması, beraberinde bir standardın oluşmasını da engelliyor. Örneğin; tüm Windows ya da Mac OS X kullananlarda aynı sorunlar baş gösterirken Linux dağıtımlarının sorunları da çeşitli oluyor ve bir kullanıcıda çıkan problem diğerinde olmayabiliyor. Yani ben sistem için “hiçbir sorun yaşamadım” derken başka bir kullanıcı birçok sorun sıralayabiliyor. Tecrübeli kullanıcılar için farklı dağıtımlardaki farklı sorunlar (hatta belki de aynı dağıtımlardaki farklı sorunlar), başa çıkılması çok zor bir durum olmayabilirken; daha yeni ve tecrübesiz olan kullanıcılar için büyük bir eksi olabiliyor. Bilgisayar bilgisi çok kısıtlı olan kullanıcılar için herhangi bir forumdan sorunun kaynağını bulmak bile kullanım (sorun çözme) kolaylığı açısından bakılırsa, büyük sıkıntı.

Yine de; uygun donanıma sahip bir bilgisayarda kurulumu düzgün yapılıp, olması gerektiği gibi ayarlanmış ve güncellemeleri aksatılmayan bir Linux dağıtımında büyük sorunlar çıkacağını düşünmüyorum.

Programlar ve Program Çeşitliliği:

Linux dağıtımlarının belki de en zayıf halkası programlar. Pek çok Windows programının Linux alternatifi de bulunabilmesine rağmen (Örneğin; Photoshop yerine GIMP, MS Office yerine Libre Office, Dreamweaver yerine Eclipse) bunların yeterliliği tartışmaya açıktır.

Bu arada şunu da belirtmek istiyorum ki; zannedildiğinin aksine programların hepsine ücretsiz ve açık kaynak diyemeyiz ancak büyük çoğunluğunun böyle olduğunu söyleyebiliriz. “Yani Linux programları = bedava” gibi bir düşünce yanlıştır. Ayrıca çoğu yerde görebileceğiniz “free” kelimesi de ücretsiz olmayı değil; özgürlüğü ifade eder.

Alternatifler içinde yeterli düzeyde olanların yanında yetersizlerin de bulunması ve Windows için program yapan şirketlerin Linux’a gereken önemi vermemesi bir eksi gibi görülebilir. Özellikle Windows oyunlarının neredeyse hiçbirinin Linux’a çıkarılmaması son kullanıcı için büyük bir eksiklik. Burada tabii ki suçlanacak olan Linux dağıtımları değil; oyun ya da program üreticileri ancak daha önce de dediğim gibi; son kullanıcı sebeplere değil sonuçlara bakar ve bunun için de onları suçlayamayız.

Valve isimli oyun üreticisi geçtiğimiz günlerde oyunlarının Linux’ta Windows’a göre çok daha iyi bir performans gösterdiğini ve Steam platformu ile bazı oyunları Linux için de çıkaracağını açıkladı. Ayrıca bazı grafik kartı üreticilerinin de bu yönde (sürücü geliştirmesi vs.) bir çalışma içerisinde olduğu biliniyor. Bu tarz atılımları diğer üreticiler ve firmalar da yaptığı takdirde ya da alternatifler Windows kalitesine eriştiği takdirde programlar zayıf halka olmaktan çıkar ancak bunun çok kısa vadede gerçekleşmesi pek olası değil gibi gözüküyor. Tabii ki daha önce de dediğim gibi; bu konuda (Windows için üretilen programların/oyunların Linux’a gelmesi konusunda) dağıtımlara söyleyebilecek çok fazla şeyim yok.

Kararlılık:

Kararlılık dendiğinde Linux dağıtımları için aslında “Kullanım Kolaylığı” başlığının son paragrafındaki eleştiriler yöneltilebilir. Kısaca tekrar yazmam gerekirse; seçeneklerin çok olmasından dolayı belli bir standart yok ve bu yüzden de “Tüm Linux dağıtımları oldukça stabildir” ya da “Hiçbir dağıtım stabil değildir” denemez. Diğer taraftan baktığımda, özellikle Windows Vista sonrası çıkan Windows 7 versiyonunu kararlılık konusunda gayet başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum. Buna rağmen; Windows 7 ile defalarca hiçbir neden yokken mavi ekran aldığımı da ekleyeyim. İkisini de aktif olarak kullanan biri olarak; Windows 7 ile Ubuntu arasında şu an için çok fazla kararlılık farkı bulunmadığını ve benim açımdan Ubuntu’nun Windows’a göre bir adım önde olduğunu söyleyebilirim. Bu sadece benim kişisel deneyimlerim sonucu edindiğim izlenim. Hiçbir bilgiye sahip olmadan ayarlarla oynanmasının ve bunun sonucunda da sistemin kararlılığının bozulma ihtimalinin artmasının tüm işletim sistemleri için geçerli olduğunu söylememe gerek yok herhalde.

Bu aşamada yapılabilecek bir diğer eleştiri ise; bazı sistem sorunlarının geliştiricilere bildirilmesine rağmen çözümünün o dağıtımın bir sonraki sürümüne sarkıtılabilmesi sonucu belki aylarca bekleme durumunda kalınabiliyor. Bilgili kullanıcılar çeşitli yöntemlerle sorununu kendi çözebilirken ya da ilgili olanlar çözümleri forumlarda bulabilirken, ortalama bir kullanıcı aylarca bu sorunla başbaşa kalabilir.

Topluluk Desteği:

Eğer sorun anında, internete girip birilerine danışmak ve en kısa zamanda çözüm bulmak istiyorsanız, Linux bu konuda büyük bir övgüyü hakediyor. Çözülme imkanı olan tüm sorunlar için binlerce Linux kullanıcısına anında ulaşabilir ve sunulan çözümleri hemen uygulayabilirsiniz. Anlamadığınız bazı noktalar var ise yine bu kullanıcılar, adım adım sorununuzu çözmenizde yardımcı olacaktır.

Linux kullanırken bir müşteri değil; topluluğun bir parçasısınızdır. Topluluk desteği ile de bunu her zaman fazlasıyla hissedersiniz.

Seçenekler / Özelleştirilebilirlik:

Windows ve Mac OS X kullanıcıları için sınırsız özgürlükten bahsetmek olanaksız. Linux’ta ise işler değişiyor.

Windows ve Mac Os X işletim sistemlerini kullananlar, Microsoft ve Apple firmaları ne sunduysa onu kabul etmek zorundayken; farklı ihtiyaçlara uygun hazırlanmış (eğitim odaklı, çocuklar için hazırlanmış, multimedya kullanımı odaklı, genel kullanım odaklı vb.) onlarca değişik Linux dağıtımı ücretsiz olarak indirilip kullanılmaya hazır bir halde bulunmaktadır. Hatta konu hakkında bilginiz varsa; siz de kendi dağıtımınızı oluşturup kullanıma sunmakta bile özgürsünüz.

Eğer hangisini seçeceğinize karar verememişseniz ya da seçtiğiniz dağıtımda hoşunuza gitmeyen şeyler varsa bunlar için de sisteminizde değişiklikler yapabilir; onu istediğiniz şekle sokabilirsiniz. Örneğin; Windows 7 veya Mac OS X görünümünü elde edebileceğiniz gibi; tüm görünüm özelliklerini istediğiniz doğrultuda değiştirebilir, “hız mı, görsellik mi?” sorusuna cevap vererek buna uygun masaüstü ortamını seçebilir, bilgisayarınızı tamamen kendi ihtiyaçlarınıza göre şekillendirebilirsiniz.

Kısaca; Linux’ta seçenek bol, özelleştirilebilirlik sınırsız ve bu da bahsi geçen konu için çok büyük bir artı… Seçenek fazlalığının eksilerini ise önceki konularda yazdığımdan tekrar belirtmeye gerek duymuyorum.

Fiyat:

Linux dağıtımlarının çok büyük bir kısmına herhangi bir ücret ödemeden ulaşmak mümkün. İnternet üzerinden dağıtım sitelerine girerek gerekli dosyalar indirilebilir ya da sembolik bir ödeme ile sistem cd’si evinize postalanabilir. Tercih kullanıcılara bırakılmış. Satın alınan bilgisayarla birlikte -çoğunlukla alıcıya söylenmeden- satılan işletim sistemini istemeyip bir Linux dağıtımı kullanıldığı takdirde 100$’ı aşan işletim sistemi lisans ücretini ödememek de mümkün.

Eski Bilgisayarlardaki Performans:

Windows’un yeni sürümleri eski bilgisayarlarda iyi bir performans vermediğinden, Mac OS X ise Apple marka harici bilgisayarlar ile kullanılamadığından; donanımı eskimiş bilgisayarlara sahip kullanıcılar bir süre sonra bilgisayarını -mevcut donanımı kullanım alanları doğrultusunda yeterli olabilecekken- yenilemek/yükseltmek zorunda kalır.

Linux dağıtımlarının ise bu konuda oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer eski, yavaşlamış, yeni çıkan uygulamaları, işletim sistemlerini kaldırmayan bir bilgisayarınız varsa; onu çöpe atıp yenisini almayı düşünmeden önce bir Linux dağıtımı ile denemenizi öneririm.

Donanım Uyumluluğu:

Linux dağıtımları genel olarak birçok donanımı desteklemektedir. Ancak bazı donanımlarda sorun yaşandığı da doğrudur. Bundaki en büyük etken; donanım üreticilerinin Linux’a gereken önemi vermemesidir diyebiliriz. Gerçi yazı içinde de defalarca söylediğim gibi; son kullanıcı için sebep değil, sonuç önemlidir ve bu da bir eksi olarak sayılabilir.

Eğer yeni bir bilgisayar alıp Linux dağıtımlarını kullanmak isterseniz, internetten uyumlu donanımlara bir göz atmanızı ve tercihinizi buna göre yapmanızı öneririm. Ayrıca şu anki bilgisayarınıza kurulum yapacaksanız da sorun yaşamamak için yine uyumlu donanımlar listesine bir bakın derim.

Kurulum:

Dağıtımların çoğunda görsel kurulum sihirbazı bulunmaktadır. Bu da sisteminizi kurarken hiçbir kod ile uğraşmayacağınız ve tüm işlemleri kurulum pencereleri yardımıyla yapabileceğiniz anlamına gelir. Ayrıca kimi dağıtımlarda bulunan “Live CD” yardımı ile de bilgisayarınızda hiçbir değişiklik, kurulum vs yapmadan o dağıtımı açıp deneyebilirsiniz.

Buraya kadar olan kısmı artı olarak değerlendirebiliriz. Eksi diyebileceklerim ise:

Kurulumu sıfır (herhangi bir işletim sistemi bulunmayan) bilgisayara yaparken sorun yaşama ihtimali çok azken; eğer başka bir işletim sistemi yüklü ise bilgisayarlar hakkında pek bilgisi olmayan kullanıcıların kafası karışabilmekte ve hata yaparak diğer sistemlerini ve yedeklenmemiş verilerini kaybedebilmekteler. Görsel arayüz çoğu zaman yardımcı olsa bile bu gibi durumlarda bazen yanlış bilgi verebiliyor. Örneğin; -Pardus 2011 inceleme yazımda da belirttiğim gibi- görsel arayüzdeki mesaj, bir hard diske maksimum kurulabilecek işletim sistemi sayısına ulaştığımı söylemek yerine “yeterli boş alan yok” deyip verilerimi kaybetmeme neden olmuştu. Bu yüzden eğer kaybetmek istemediğiniz verileriniz varsa bunları mutlaka kurulumdan önce yedekleyin.

Bir de ufak bir not: Windows üzerine Linux dağıtımı kurarsanız, Linux Windows’u tanır ve her bilgisayar açıldığında “Hangi işletim sistemi ile girmek istersin?” diye sorar ancak Linux dağıtımının üzerine Windows kurarsanız böyle bir şey olmaz. Windows Linux’u tanımaz ve hiçbir şey sormadan kendisi açılır. Linux üzerine Linux kurarken de bu sorun kimi zaman görülebilmektedir. Aynı zamanda; Linux dağıtımınız ile kolayca Windows’taki dosyalarınıza ulaşabilirken, Windows üzerinden Linux bölümündeki dosyalara ulaşamazsınız çünkü yine tanımama sorunu olur.

Sonuç:

İnternette dolaşacak, filmini izleyip müziğini dinleyecek kullanıcılar için Windows da Mac OS X de Linux da yeterli olabilecekken; artık kullanıcılar farklı önceliklere göre seçim yapıyor. Bu kimi için fiyatken, kimi için güvenlik, kimi içinse grafikler vs oluyor. Teknoloji ilerledikçe muhtemelen önem verdiğimiz şeylerin sıralaması da değişecek.

Her şeyden önce Linux dağıtımlarından mucize beklemeyin. Her işletim sisteminde olduğu gibi bunlarda da hatalar, eksiklikler, “keşke olsaymış” denilen şeyler olacaktır. Windows 3.1 kullanırken hayal dahi edemediğim şeyler şu anda neredeyse tüm işletim sistemlerinde mevcut ama hala bazı noktalarda yeterli gelmiyorlar. Kısaca; yenilikler geldikçe beklentiler de sürekli artıyor.

Yazıdakiler, son kullanıcı gözüyle, başlıklar halinde kendimin ve Linux dağıtımlarını kullanan tanıdıklarımın deneyimleridir. İşin teknik yönünden ziyade yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlatmaya özen gösterdim. Bu yüzden “O öyle değil. Böyle!” derseniz: Olabilir, mümkündür…

Bu Yayını Paylaş

Takipçi Ol

Mail adresinizi kaydedelim ilk sizin haberiniz olsun.

0 yorum:

Sponsor

Yazılarım Korunuyor

Yandex Metrica

Yandex.Metrica

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

back to top